8 Ağustos 2012 Çarşamba

Dönüşüm = Muhteşem

Dönüşüm muhteşem olucak kısmetse sevgili okurlarım,


Öncelikle neden bu kadar zamandır yazamadığımı anlatıyım. Darısı başınıza haziran ayı başında harika bir işe girdim. İşim başka bir şehirde olduğu için taşınma, yeni eşyalar alma,hem iş hayatına hem kendi işime alışma, bilgisayarımın bozuk olması ve işimin ilk saatten itibaren çılgınca yoğun olması sebebiyle bi türlü tamire verememem vs. vs. beni sizden alıkoydu. Siz de beni özlediniz biliyorum. Di mi lan?

Postsuz geçirdiğim bu zamanı blogumu hiç düşünmeyerek geçirdim sanmayın yalnız. Küçük defterlerime sürekli notlar aldım, taslaklar hazırladım. Bundan sonra vakit buldukça topluca yazıp azar azar yolluycam.

Bütün hayatını hiçbir maddi sıkıntı görmeyerek ailenin şımarık küçük kızı olarak geçiren bendeniz,  hiç beklemediğim bi anda ailemden uzak bir şehirde bir işe girince sudan çıkmış balık oldum tabi. Hem ilk işim olması, hem de girdiğim sektörün yoğunluğu dolayısıyla her an bi sarah jessica parker multitasking liğiyle yaşıyorum. Tek başına yaşamak zor değil mi diye sorulunca sinir oluyordum öğrenciyken. O zamanlar değildi ama şimdi çok zor. Çünkü sabah 7de çıkıp aksam 7de geldiğim evimde hiç yemek yemesem sadece gelip yatsam bile milyonlarca iş çıkıyor. İnanın minimum iş yapmam için ne gerek diye düşündüm. Ama yolu yok.

Taşınalı iki ay oldu bugün, hala bazı kıyafetlerim, filmlerim kitaplarım kolilerde, heryer heryerde. Allahtan evde ekstra bi odam var da herseyi oraya yığıp kaçıp gidebiliyorum.

Bir de öğrenci evimden ya da ailemin evinden tek bir parça mobilya getirmediğim için en baştan ev düzme işi de var. Çok zor beğeniyorum. Ve yaşadığım şehirdeki mobilya zevki çirkin kadifeler ve svarowski taşlı koltuklardan oluşuyor. Yatak odalarından bahsetmiyorum bile. Osmanlı stili ve Disney nin akraba evliliği çocuğu gibi duran tasarımlar. Türkiyede genç bekar eşyası diye bişey yok. İkeanın karton mobilyalarını da prenses popom daha iyilerine layık olduğu için almayı reddediyorum. O yüzden biyerlerden eve sızıyor simler. Mesela eve gelince farkettiğim kolayca vegasta bi casinonun halısı olarak idare edebilecek halım. Sonra avizeler, Tanrım avizeler. Sanırsınız herkesin evinde bir Fangtasia, olmadı Behzat  Ç. pavyonu var.

İş çıkışlarımda günlerce aşındırdığım mobilya çarşılarında sonunda aradıklarımı buldum. Şimdi evde tek eksiğim kütüphane, aydınlatma ve mutfak masası. Ev hediyesi almak istersiniz diye yazıyorum wink wink.
Bir de iş kıyafetim var. İş kıyafetim bir tulum. Evet tulumlu genç kadın mühendis diyince aklınıza aşağıdaki görüntü geliyor olabilir. Damn you Hollywood.



 Ama aslında şu şekilde gözüküyorum.



Çünkü tulumum beyaz ve ben pamuk şekerden yapılmayım. Çalıştığım birimdeki işin hassasiyeti ve dış etkenlere çok bağlı olması nedeniyle makyaj yapmam, oje sürmem ve kokulu kozmetik ürünleri kullanmamam gerekiyor. Ben diyeyim çok gizli bir NASA üssünde çalışıyorum. Başka bi şehir derken Houston’dan bahsediyodum dostum. Sizde inanın.

Neyse durum budur. Eve gelmemle yatmam arasındaki süreye sığdırmaya çalıştığım milyonlarca iş arasında blog yazmayı üst sıralara koydum. Fazlaca sıkmadan bugünlük post u bitireyim. Milletin sahip olmak için sağ kolunu vereceği hayatımdan şikayet edip demografiğimi kızdırmıyım. Ballı piç diyebilirsiniz. O kadarına izin var. Ama lütfen kıskanmayın lan. İş hayatında kazanan aşkta kaybedermiş. İhohohoh.

Boss Lady Engineer Blogger’ınız.
Öptüms.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu konuda sen ne düşünüyosun şekerims?